Bir kalıp sabun
Bir nişan yüzüğü
Altın bir diş.Herr Tanrı, Herr Şeytan
Savulun
Savulun.Küllerin arasından
Doğrulurum kızıl saçlarımla
Ve çıtır çıtır adam yerim.Sylvia Plath
Bugün sahip olduğumuz “feminist bilinç” kavramının oluşmasında ikinci dalga feminizmde ön planda olan radikal feministlerin etkisi büyüktür. 19. yüzyılda kitlesel bir hareket şeklinde oluşan ve mücadele alanını temel siyasal, ekonomik ve sosyal hakların temini üzerine kuran birinci dalga feminizm, aynılık ve eşitlik söylemleri üzerine kuruluydu. Ancak, ikinci dalgada ön planda olan radikal feminizmin etkisiyle bu söylem farklılık ve özgürleşme şeklini aldı. Böylelikle kadın mücadelesinde yeni bir döneme girilmiş oldu.1Benan Havva Baran, Gülhan Demiriz, “Bilinç Yükseltme Niteliği Olarak Tiyatro Eylem Pratiği Ve Kadınlara Yansımaları” Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 19, 2017 Haziran, s314
Radikal feminizm, cinsiyetçiliğin bir kadının karşılaşabileceği en temel baskı olduğunu savunur. Bu nedenle toplumsal cinsiyet toplumun her alanında, hayatımızı bütünüyle etkileyen temel bir olgu olarak ele alınır. Kadınların hayatına ve karşılaştıkları temel sorunlara baktığımızda kadınlar – ve cis-hetero erkekler dışındaki tüm bireyler – yalnızca kapitalizmin değil ataerkil tahakkümün de baskısı altında ezilmektedir. Bu anlayışa göre, sosyalist devrim cinsiyetler arasındaki eşitliği garanti edemez. Feminizm ise doğası gereği cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, ırk, türler ve sınıf gibi her türlü grup arasındaki hiyerarşiyi reddeder bu nedenle patriyarkayı (ataerkilliği) yok etmek, beraberinde bütün kapitalist kurumların da yıkılmasını getirecektir.2Gouma-Peterson, Thalia and Patricia Mathews (2012). Sanat Tarihinin Feminist Eleştirisi. A. Antmen, (Ed.), Sanat Cinsiyet: Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri içinde (13-117). İstanbul: İletişim Yayınları
Radikal feminist kuram, Marksizm’de yer alan “üretim” ve “yeniden üretim” kavramlarını kadın üzerinden yeniden tanımlayarak, toplumsal cinsiyete dayalı sorunların aydınlatılmasında kullanır. Patriyarkanın toplumun her alanına nüfuz etmesi tüm bireyleri etkilemesi anlamına gelir. Böylelikle üretilen toplumsal cinsiyet normları toplumun çoğu tarafından içselleştirilerek yeniden üretilir ve devamlılığı sağlanmış olur. Kadınların deneyimlediği baskılar, ortak bir “kadınlık” kategorisinde birleşir. Bir başka deyişle, kadınlar toplum içinde bulundukları konum fark etmeksizin ataerki karşısında ortak ve özdeş bir cinsiyet kimliği altında ataerkil tahakkümü deneyimlerler. Bu da feminizmin bugün de çokça faydalandığı “evrensel kızkardeşlik” algısı, “Özel olan politiktir” sloganı ve “bilinç yükseltme” pratiklerini beraberinde getirir.
Yeniden üretilerek içselleştirilen toplumsal cinsiyet normları ve ataerkil baskılar kadınlar tarafından da içselleştirildiği için fark edilmesi gittikçe zorlaşır. Bu da feminist bilincin ve feminist bilinç yükseltmenin önemini önümüze serer. İkinci dalga feminizmde sıkça yararlanılan bilinç yükseltme pratik ve grupları, farklı kadın grupları arasında kadın ve ezilen olarak karşılaşılan sorunların paylaşılması ile birlikte mücadelede politik birer özne olmalarına olanak tanımıştır. Bu pratiklerde kadınlar, ataerkilliği nasıl deneyimlediklerini, toplumun politik, kültürel, ekonomik gibi çeşitli alanlarında karşılaştıkları baskıyı, özel alan ve kamusal alanda yaşadıklarını, bu baskıların biçim ve yöntemlerini, toplumsal cinsiyet hiyerarşisinde tahakküm kuran ve kurulan ilişkisindeki konumlarını paylaştıkları için, bilinç yükseltme hem feminist hareketin hem de kızkardeşlik bilincinin oluşmasında önemli bir yere sahiptir.
Ataerkillik kapalı ve değişmez değildir, aksine tarihsel ve dinamiktir. Çünkü, toplumsal cinsiyet normları toplumsal inşa sonucu meydana gelmiştir bu nedenle feminist mücadele sayesinde değişip yeniden şekillenmesi mümkündür.3Merve Yılmazbilek, “Kadın Özgürleşmesinde Feminist Bilinç Oluşturma Süreci Olarak Farklı Bir Yaklaşım: Meditasyonu Tartışmak”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi/3 (2018), s98 Şüphesiz ki yukarıda bahsettiğim söylemleri kabul etmek için radikal feminist olmamız gerekmez, bunlar sadece radikal feminizmin ortaya çıkardığı söylem ve dinamiklerdir. Feminizm herkes içindir ve cinsiyetçiliğin boyunduruğu altındaki herkesin deneyim ve bilgisi ile birlikte şekillenerek büyür. Feminist bilinç yükseltmenin bir diğer etkisi de kadın sorunlarının etraflıca ve geniş bir perspektiften tespitini sağlayarak mücadeleye yeni alanlar katmak olmuştur. Kadın cinselliği, sağlık, annelik gibi birinci dalgada yeterince ele alınamayan konuların ilerleyen dönemlerde ön planda olmasının nedenlerinden birinin bu olduğu söylenebilir.
Günümüzde feminist hareketle tanışmış hemen herkes bu bilinç yükseltme pratiklerine tanık olmuştur. #MeToo hareketi veya sosyal medya üzerinden konuyla alakalı yapılan çoğu paylaşımı da buna örnek göstermek sanıyorum ki yanlış olmayacaktır.
****
Ben henüz 13-14 yaşlarındayken tanıştığım sol bir örgütte ilk defa neden “kız değil kadın” demem gerektiğini öğrenmiştim. O zamanlar hiçbir şey net değildi, yalnızca ortama uyum sağlamaya çalışıyordum. Tam o dönemlerde bir gün, yakın bir arkadaşımın öz abisi tarafından sistematik olarak cinsel istismara maruz kaldığını öğrendim. İstismar diyorum çünkü o da çocuktu henüz. Benden büyüktü ama çocuktu işte, 15 yaşındaydı daha. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Korkuyordum. Arkadaşımı günden güne kaybediyordum. Bir gün evden kaçtığını öğrendim ve sonra İstanbul’a gittiğini. Bir daha ondan haber alamadım. Bu olayı, o zaman neler hissettiğimi hiç unutmadım. Ona yardım edemeyişim, elinden tutamayışım, çaresizliğim beni hiç bırakmadı.
Zamanla seks işçilerinin haklarını, ev içi emeği, aile içi tecavüzü, nafakayı öğrenmeye başladım. Her şeye dair bakışımın değiştiğini hissediyordum. Camdan dışarı bakıyor, Kızılay sokaklarında yürüyen kadınların aklından neler geçtiğini tahmin etmeye çalışıyordum. Şiddet mi görüyordu acaba, işinde mobbing’e mi uğruyordu ya da belki de patronunun tacizine boyun eğmek zorunda kalıyordu. Belki indiği otobüste tacize uğramıştı, belki dilediği gibi giyinememişti. O kadar çok ihtimal vardı ki, delirecek gibi hissediyordum ve içimdeki öfke her geçen gün büyüyordu.
Ben bir kadındım ve kadınlar hayatın her alanında çeşitli sorunlarla yüzleşiyordu ancak sebep hep aynıydı. O dönemlerde adlandıramıyordum ama biliyordum. Her yaştan, meslek grubundan kadının katıldığı toplantılar yapılıyordu. Katılmayı en çok sevdiğim etkinlikler bunlardı. Orada kendimi hep güvende hissediyordum. Bu kadınlar hep konuşsa, hepsinin yaşamını dinlesem diye yanıp tutuşuyordum. Bilmediğim bir heyecan sarıyordu beni hep. Ya ellerinden tutmak istiyordum ya elimden tutsunlar istiyordum. İşte feminizmle somut olarak tanışmam böyle başladı.
Zamanla ben de o konuşan kadınlardan biri haline gelmeye başladım. Birilerinin elinden tuttum, birileri elimi tuttu. Kadınlar, kızkardeşlerim hep yanımdaydı. Mülteciler, seks işçileri, LGBTİQ+ bireyler, cinsel saldırıya maruz kalanlar, tehditle mücadele edenler, öz savunma öğrenenler, kendisine bağırılınca gözleri dolanlar, feminist bilinç yükseltmeye çalışanlar, tüm baskılara rağmen kızlarını okutmaya çalışan anneler, otobüste rahatsız olduğumda bakışlarıyla bile güç veren kadınlar; tanıdıklarım, tanımadıklarım, belki hayatımın bir alanında hiç hazzetmediklerim hepsi daima yanımdaydı ve biliyorum ki yanımda olacaklar. Bunu biliyorum ve kadınlar varken hiç korkmuyorum. Bu güven ve beraberlik hissine minnettarım. Eğer her şeye rağmen mücadele edebiliyorsak işte tam olarak bu kızkardeşlik bilinci sayesinde.
Ataerkinin karşısında yer alan herkesin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Elimden tutan, bana varlığıyla bile güç veren, yalnız olmadığımı hissettiren hepinize minnettarım. Hepiniz için hayatımın her anında savaşmaya hazırım. Mücadele ve umutla hepinizi selamlıyorum.
Referanslar
- Benan Havva Baran, Gülhan Demiriz, “Bilinç Yükseltme Niteliği Olarak Tiyatro Eylem Pratiği Ve Kadınlara Yansımaları” Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 19, 2017 Haziran, s314
- Gouma-Peterson, Thalia and Patricia Mathews (2012). Sanat Tarihinin Feminist Eleştirisi. A. Antmen, (Ed.), Sanat Cinsiyet: Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri içinde (13-117). İstanbul: İletişim Yayınları
- Merve Yılmazbilek, “Kadın Özgürleşmesinde Feminist Bilinç Oluşturma Süreci Olarak Farklı Bir Yaklaşım: Meditasyonu Tartışmak”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi/3 (2018), s98