AkışSinema

Lamb: Post-Modern Mesih

Valdimar Johansson’ın 2021 yılında Cannes’da gösterilen filmi Lamb; yası, anneliği ve doğa-kültür çatışmasını bu ıssız peri masalının içine yedirirken, profanlığın sınırlarında yeni bir İbrahimi din yaratıyor. Doğanın tahakküme hıncını işleyen bu yeni nesil eko-gerilim, antikiteye hiç olmadığı kadar yakınlaştırmakta post-moderniteyi. İskandinav folklorunun buğusunda modern endişeler, izleyenlerini akılcılığın gölgesinde mitosa geri döndürüyor. Hem Hristiyan hem de Homeros-vari anlatısıyla Lamb, bu izole, buz tutmuş pastoral yerleşkede yeni, radikal ve eklektik bir destan yazarak, maneviyattan münezzeh bir kült oluşturmakta.

Üç sahneden oluşan film, Noel gecesi, kar fırtınası altında kalmış tenha bir ağılın içinde başlıyor. Bilinmez bir varlığın ağıla girişiyle ağırlaşan sahne, koyunlardan birinin yere düşmesiyle diğer hayvanların katatonikleşen yüzlerine odaklanmakta. Ari fırtınanın altında yabani koyunların ve atların ürküsüyle besi hayvanlarının donukluğu dualite yaratıyor prologda. İzlanda’nın ırak bir kesiminde geçen film, çocuklarını kaybetmiş ve birbirlerine yabancılaşmış Maria ve Ingvar’ı merkeze alıyor. Fırtına sonrası ağılda kuzuların doğumlarına yardım eden çift kendilerine mahsus agnus dae’lerini kucaklamakta. 3115 damgalı koyun yarı kuzu yarı insan bir varlık dünyaya getirirken, çift bu mucizeyi ikinci bir şans olarak görüp Ada’yı bebekleri olarak benimsemekte.

Kuzuyla birlikte sevinçten yoksun, tekdüze ve ritüel benzeri hayatlarından sıyrılıp kendilerini bu kutsal bebeğe adayan ikili, 3115 tarafından sıkça rahatsız edilmeye başlar. Ada’nın gerçek annesi tarafından geri alınacak olmasından korkan Maria, koyunu öldürür ve gömer. Doğaya tahakküm, annenin katledilip iktidarın kültüre geçmesiyle figüratif şekilde gösterilmektedir burada. İkinci sahnede, Ingvar’ın kardeşi Petur’un gelmesiyle anaerki-ataerki çatışması iyice bulanıklaşmakta. Petur’un kardeşinin ve Maria’nın yeni bebekleriyle birlikte akılcılıktan münezzeh yaşadıkları bu hayat tepkisine yol açıp Ada’yı öldürmeye çalışmasına neden olur fakat Petur’un inançsızlığı kuzu-bebeğin mucizesiyle törpülenmektedir. Film, Maria ve Petur arasındaki ilişkiye dair ipuçları verirken, Maria yeni hayatıyla birlikte yaşadığı ilişkiyi sonlandırmak ister ve Petur’un şantajıyla birlikte onu evden atar.

Son bölümde, bilinmeyen varlık artık kendisini göstermiş, bu yarı-koç adam Ada’yı bulup 3115’in intikamını almak için Maria’ya musallat olmuştur. Ağıla girerek tüfeği çalar ve ailenin köpeklerini öldürür. Petur’ı bırakan Maria eve döndüğünde Ingvar ve Ada’yı bulamaz. Koç-Adam, Ada ve Ingvar traktörleri bozulup yürüyerek eve dönmeye çalışırken Ingvar’ı vurur ve çocuğunu geri alarak ıssızlık içinde kaybolur. Ingvar’ı ölmek üzereyken bulan Maria, çocuğunun ve eşinin kaybıyla göz yaşları içinde kameraya odaklanır.

Lamb, mitos ve logosun sınırlarının belirsizleştiği, anaerkil mit ve patriarkal dinler arasında sıkışmış folklorik bir hikâye anlatısı sunmakta. Bayağı bir Hristiyanlık adaptasyonu gibi görünse de mitolojik yaratıklar, anaerki ve regresyonla Yeni Ahit’i mitosa döndürüyor. Maria (Meryem), Petur (Şüpheci Petrus), kuzu benzetmeleri adi bir Hristiyan anlatısı gibi görünse de bağlamından çıkartıp antik Yunan mitlerine referansla eklemleyerek masalsı bir duruma sokmakta hikâyeyi. Burada, Aydınlanmanın Diyalektiği’ne göndermeyle, mitostan logosa, logostan da yeniden mitosa dönüş söz konusu ve kültür-doğanın geçişken olduğu filmde çatışma yapı-bozuma uğrayıp birbirine eklemleniyor. Doğaya tahakküm, çarpık bir doğaya dönüş ile sonlanırken tüm kavramlar muğlaklaşmakta, zira doğa intikamını derinleştirdikçe insan kültürü de kaybetmeye başlıyor. Özellikle traktörün gittikçe bozulması, kültürün özünü oluşturan ekinin çiftin elinden alınması, modern bir Promethius hikayesi gibi dekadansı göstermekte.

Hristiyanlık-Antik Yunan mitosuna İskandinav dokunuşunu getiren Lamb, post-modern bir Mesih olarak sembolize ediliyor. Burada tüm anaerkil-ataerkil dönem anlatıları tersyüz olmuş, arkeolojik kırılmalara tabii tutulmuştur. Film aynı zamanda Odysseus ve Polyphemus mitini dekonstrüksiyona uğratıp, mitosa olan regresyona farklı bir bakış getiriyor. Çiftin Ada’nın doğumuyla tepegözler gibi uygarlıktan uzak bu yerleşkede besicilikle uğraşması, koç sırtlanmış Odysseus ’un sembolü olan Koç-Adam’ın, kültür-doğa çatışmasını tersine çevirdiğini gösteriyor. Bu hikâyede doğa tahakkümünü tekrar tesis edip iktidarını yok ederek sağlamlaştırırken, insan hiç kimse1Odysseus, Polyphemus’a kendini tanıtırken adının ou tis (hiç kimse) olduğunu söyler. oluyor.

 

Bu yazıya referans verin: Ekin Keleş (2 Mayıs 2022), "Lamb: Post-Modern Mesih", Nimbus, Erişim tarihi: 25 Eylül 2023, http://nimbuskultursanat.com/akis/lamb-post-modern-mesih/.
 

Selam 👋
Seni Nimbus'ta gördüğümüze çok sevindik!

Nimbus'ta yayınladığımız içerikleri düzenli aralıklarla posta kutunda görmek istersen, formu doldurabilirsin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Yorum Yapın